16 Şubat 2013 Cumartesi

Beyrut –Lübnan (Beirut-Lebanon)


Ortadoğu’nun Paris’i Beyrut… Bu tabiri duyduğunuzda Ortadoğu’da modern bir şehir kafanızda canlanıyor, Paris gibi eşsiz bir şehir… Ama ben Beyrut’u herhangi bir yere benzetmek istemiyorum, çünkü Beyrut tarihi güzellikleriyle , doğasıyla , iklimiyle, mutfağıyla , müzikleriyle ve tabi ki vazgeçilmez gece hayatıyla eşsiz bir şehir… Beyrut için tam anlamıyla doğuyla batının sentezi diyebiliriz…
Beyrut’a Türkiye’den vize yok , yol da sadece 1,5 saat sürüyor , bu nedenle ulaşım açısından çok rahat. Kesinlikle en az bir kere gidilip görülmesi gereken bir yer diye düşünüyorum. Özellikle baharda ya da yaza doğru gidilmesini tavsiye edebilirim. Denize girme imkanı da olabilir. Biz 4* Plaza Otel’de kaldık , şehir merkezindeydi bu otel dolayısıyla ulaşım açısından hiç zorlanmadık ayrıca otel oldukça temizdi , otelin bulunduğu cadde üzerinde bir sürü alışveriş yapabileceğimiz mağazalar da vardı. Konum , temizlik ve çalışanlarının ilgili yaklaşımı beni çok mutlu etti. Şimdi öncelikle şehir eski şehir ve yeni şehir diye 2’ye ayrılıyor. Şehrin modern kısmı ; Hamra bölgesi, bir de eski şehir merkezi var. Burda “Martyrs Meydanı”nda bulunan arkeolojik kazı çalışmaları ile kiliseleri, camileri ve tarihi eserleri ve Beyrut’un en önemli simgelerinden biri olan Fransızca’da Yıldız anlamına gelen ‘’Etoile’’ meydanını ve saat kulesini gezebilirsiniz. Etoile meydanına ilerlerken sağlı sollu cafeler var , bu cafelerde hem birşeyler atıştırabilir , hem de hemen hemen hepsinde nargile içme imkanı bulabilirsiniz. Beyrut’ta henüz kapalı mekanda sigara yasağı yok , o yüzden her yerde sigara, nargile, vs.. içilebiliyor. Nargileler Türkiye’dekilere göre oldukça ilginç… Nargilenin marpucunu karpuz, kavun , ananas gibi meyvelerin içinden çıkartmışlar , mutlaka denemenizi tavsiye ederim. Sahil kıyısından ilerlediğinizde Güvercinler Kayalığını göreceksiniz , müthiş bir manzara… Daha yakından görmek isteyenler için teknelerle bu 2 kayalığın arasında gezinmek de mümkün olabiliyor… Beyrut Souk alışveriş bölgesi , burası aynı bizdeki Nişantaşı gibi hem kapalı hem açık alanları var… Bütün ünlü markaları bulabileceğiniz bir kompleks... Gece hayatına gelirsek, en ünlü ve lüks restaurant Abdelwahab önceden mutlaka rezervasyon yaptırıp gitmeniz lazım , rezervasyon olmadan kabul etmiyorlar… Lübnan mutfağını sevenler için özellikle öneririm. Burası biraz pahalı olmakla birlikte, yine güzel Lübnan mezelerinden tadabileceğiniz daha ekonomik olan mekanlar da var…Mounir , Karam, Mayrig , Leila tavsiye edebileceğim restaurantlar arasında , Lübnan mutfağı tercih edenler için özellikle…Gece hayatı için , Sky bar bizdeki Reina’ya benzer bir mekan deniz kenarında ancak sadece yaz sezonu açık oluyor , yine mutlaka rezervasyonlu gidilmesi gereken bir mekan, B018 yine en popüler mekanlardan biri, yeraltında bir tabutun içinde gibisiniz, barın ilginç bir konsept var , üstü tamamen açık yukarı baktığınızda ışıl ışıl yıldızları görmek mümkün özellikle 02:00’den sonra hareketleniyor. Yine en popüler mekanlardan birisi de Buddha Bar… New York’taki Buddha bar’ın aynısı , iç dekorasyonu alabildiğine ihtişamlı , çok büyük bir gece klubü 2 kattan oluşuyor… Çok eğlenceli bir mekan genelde yabancı pop çalınıyor ,ayrıca Türkçe de çalınıyor bu mekanda , biz gittiğimizde Ajda , Tarkan ve İbo’nun şarkılarını da çalmışlardı. Lübnan’lılar Türk’leri çok seviyor , Türk dizilerine , Türk sanatçılarına büyük rağbet gösteriyorlar.  Bir diğer tavsiye edebileceğim mekan da MusicHall yine rezervasyonlu gidilmesini öneririm. Bizdeki Cahide konsepti gibi düşünebilirsiniz burayı, ortada bir sahne var, kabare showlar yapılıyor , devamlı sahne değişiyor , farklı konseptler sunuluyor seyirciye. Çok şık ve eğlenceli bir mekan…
Sanırım Beyrut’ta gündüz ve gece yapılabilecek herşeyden detaylı olarak bahsetmiş olduk , şimdi gelelim Beyrut’un yakınlarında neler yapılabileceğine :) Harissa , Jeita ve Byblos da yine hazır Beyrut’a gitmişken gidilip görülmesi gereken yerler arasında… Harissa’ya gittiğinizde teleferikle en tepeye
çıktığınızda muhteşem bir manzaraya şahit olacaksınız , işte Beyrut ayaklarınızın altında :) Burda meşhur Meryem Ana heykelini göreceksiniz , bu dünyadaki en büyük 2. Meryem ana heykelidir. Byblos da yine dünyanın en eski limanlarından biri, burdaki güzel manzaralara şahit olup , eski kalıntıları gezebilirsiniz. Bir de dünyanın 3. büyük doğal mağarası Jeita’yı mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim , buzullardan oluşan bir mağara , içeride karşılaşacağınız görüntüler gerçekten çok ilginç , buzulların erimesinden mağaranın içinde bir göl oluşmuş , mağaranın içinde bir tekne gezintisi yapıp mağaranın içinde değişik enstantaneler yakalamak mümkün… Mağara koruma kapsamında olduğu için içeride resim çekmek mümkün olmuyor…
Yine başka bir seçenek ise Baalbek, Ksara gezisi yapılabilir. Baalbek dünyanın ikinci büyük Roma dönemi harabeleridir. Lübnan'ın geçmişinin en önemli göstergeleri burada yer alıyor. Burdan Ksara’ya geçebilirsiniz bu bölge özellikle şaraplarıyla ünlü… Bölgeye özgü şarapları tatmanızı mutlaka tavsiye ederim… 
Yazının başında da dediğim gibi burası tam bir doğu batı sentezi… Bir yanda geleneksel Arap kıyafetleri giyinen erkekler bir diğer yanda gösterişli , modern Beyrut kızları… Beyrut kızları dünya üzerinde görebileceğiniz en güzel kızlar arasında yer alıyor diyebiliriz... İnanılmaz seksiler , hemen hemen hepsinin kaşları dövmeli , aşırı abartı makyajlar yapıyorlar ve dekolte giyiniyorlar…  
Beyrut içinde genelde mesafeler çok uzak değil , o nedenle taksi kullanmak mantıklı… Taksilerde mutlaka pazarlık yapın , pazarlık yapmadan taksiye sakın binmeyin , fiyatı bayağı indiriyorlar. Taksilerde İbo dinliyorlar , oryantal müzikler çalıyorlar , daha mekana gitmeden coşkuyu veriyorlar kısacası :)
Beyrut’taki duty free’den sigara almanızı tavsiye ederim , biz gittiğimizde şöyle söyleyebilirim bir karton Marlboro Beyrut Duty Free’sinde 18 Euro iken , Türkiye’de 26 Euroydu. Sigara ve alkol satın
alacak olanlara benden tavsiye mutlaka Beyrut duty free’yi tercih etmeniz…

Son olarak Beyrut'la ilgili altını çizmemiz gereken en önemli konu , herkesin kendi dinini özgürce yaşıyor olması... Müslümanlar ve Hristiyanlar iç içe yaşıyorlar . Camiler ve kiliseleri her yerde yan yana görmek mümkün... Herkes birbirine saygılı. Tam bir eşitlik var diyebiliriz hatta bunun en büyük örneği, mecliste bile Müslüman ve Hristiyan sayısı eşit olması...


Güvercinlik Kayalığı (Rouche Rocks)

(Çanta:Longchamps)


Music Hall Beirut

(Üst: Twist , Etek:Atlas Pasajı, Çanta:Batik)


Buddha Bar

(Kot ceket:Nişantaşı By Sally , Pantolon ve çanta: Batik)

İşte kuşbakışı Beyrut


Byblos


Beirut Souk


Yine Beirut Souks'dan bir görüntü...

(Ceket:Bershka, Etek: Batik , Ayakkabı: Mango , Çanta:Longchamps)


Burası Beyrut'un en ünü restaurantı , Abdelwahab... özellikle Türk'ler çok rağbet ediyor.

Yine Byblos'dan bir görüntü , Beyrut yukarıda bahsettiğim gibi özgürlüklerin ülksei, Müslümanlar ve Hristiyanlar kaynaşmış durumda... Her yerde yan yana cami ve kiliseleri görmek mümkün.. Bu da herkesin biribirine ne kadar saygılı olduğunun bir kanıtı gibi...

12 Şubat 2013 Salı

Dubrovnik-Croatia


Dubrovnik , çok sevimli bir sayfiye şehri. Yaz aylarında gitmek en mantıklısı zaten sezon yaz başı başlayıp yaz sonu bitiyor. Biz Ekim sonu gittiğimiz halde şanslıydık ki havanın sıcak olduğu bir döneme denk geldik ve rahatça gezip denize girme fırsatımız oldu. Genelde oteller Lapad Bölgesinde yer alıyor. Biz 4* Neptun Hotel’de kaldık , konumu , odalarının büyüklüğü ve genel olarak temizliğiyle tavsiye edilebilecek bir otel olmakla birlikte , bazı memnuniyetsizlikler de yaşamadık değil , ama zaten günün büyük kısmını dışarda gezmekle geçirileceği için Lapad bölgesinde 3* bir otelde kalmak bence daha az maliyetli olacağı için daha mantıklı. Oteller genelde temiz ve Türkiye’deki kaliteye göre de biraz daha yüksek. Genelde oteller Lapad bölgesinde yer alıyor , otobüsle Old Town’a yaklaşık 10-15 dk sürüyor. Old Town’da yürürken kendimi  Roma’da Fontana Di Trevi’nin arka sokaklarında yürüyormuşum gibi hissettim. Ortada mermer bir cadde ve onu kesen daracık , paralel sokaklar.. Sanki her sokağa girdiğinde farklı bir gizem farklı bir enstantaneyle karşılaşıyorsun.. Deniz ürünleriyle pek bir ünlü Hırvatistan, mutlaka bir yerlerde özellikle büyük bir tabakta gelen midyeden yemenizi tavsiye ederim. Çok fazla Türk turist aldığı için Dubrovnik’teki çoğu restaurantta Türkçe menüler bile var J Akdeniz kültürü hakim olduğu için güzel pizzacılar ve spaghetti yemek de mümkün … Liman’da Poklisar , yine Old Town’da Penatur , Oliva tavsiye edebileceğim restaurantlar arasında. Özellikle Oliva’nın pizzaları oldukça lezzetli , İtalyan pizzası tadında.. Gece hayatı bizim gittiğimiz sezonda çok canlı olmamakla birlikte özellikle canlı müzik yapan birkaç tane jazz bar var tavsiye edebileceğim , Jazz cafe troubadour en iyisiydi , genç bir müzik bandı var , iyi müzik yapıyorlar açık havada dinlemek keyifli oluyor , bir de Old city’nin kapısından girdiğinizde büyük bir çeşme var , çeşmenin hemen yanında sokağa girdiğinizde yine canlı müzik yapan bir Jazz bar var , 2 yaşlı amca çalıyorlar orası da keyifli bir yer ama mekanın adını anımsayamıyorum. Yine ara sokaklarda Irish Pub sevenler için bir Irish Pub bulunmakta bir de Sky Bar var yine Irish pub tarzında… Bu arada gece clubu olarak Fuego ve Revelin de yine tavsiye edebileceğim mekanlar arasında…

Old City’de yapılması gerekenler ;
* Surlara çıkıp yürümek , manzaraları keşfetmek ve fotoğraf çekmek,
* Glass boat ile Lopud adası etrafında tekne turuna çıkmak ,
* Teleferikle tepeden Dubrovnik’e kuşbakışı bakmak ,
* Sokakların arasında kaybolup alışveriş yapmak ,
* Cafelerde oturup dondurma yemek ,
* Tarihteki ilk eczaneyi görmek ,
* Deniz ürünleri  yemek ,
* Denize girmek ,

Dubrovnik’te mutlaka denize girmelisiniz , bir akvaryumun içinde yüzdüğünüzü hissediyorsunuz , deniz inanılmaz temiz , Hırvatlar denize bir sigara izmariti bile atmıyorlarmış , limandan bile denize girmek mümkün , Adriyatik denizine hayran kalmamak elde değil…
Tabi Dubrovnik’e gitmişken gidilmesi görülmesi gereken başka ülkeler de var ;
Örnekse ; Bosna Hersek ‘te Mostar şehrine gidilmeli , hala binaların üzerinde savaşın izlerine rastlanıyor. Osmanlı’dan kalma Mostar köprüsü ve camiler oldukça ilgi çekici , özellikle Mostar köprüsünün yıkılması mağaraya gizlenen birisi tarafından canlı olarak görüntülenmiş ve bu video oraya gelen turistlere gösteriliyor ve görüntüler gerçekten tüyler ürpertiyor. Tarihe meraklı olanların
özellikle gidip görmesini tavsiye ederim. Çarşısında bir sürü traditional eşyalar bulmak mümkün , bakırcılar , hediyelik eşyacılar , şirin dükkanlar var, nehrin kenarındaki küçük cafelerde çay , kahve içmek de keyifli oluyor. Her yerde Tito’nun resimleri var , halk Tito’yu çok seviyormuş ; Tito’nun  ölümünden sonra Miloseviç’in başkan olmasıyla birlikte çıkan savaş özellikle bu bölgeyi ve Müslümanları hedef alıyor ve binlerce insanın ölümünden sonra 1 gün içinde barış geliyor bölgeye ve Yugoslavya 8 ülkeye bölünüyor , Türkler’i çok seviyorlar , hatta Türk parası geçiyor çoğu yerde…
Bir diğer görülmesi gereken ülke ise Montenegro yani Karadağ , az önce de bahsettiğim gibi Yugoslavya içinde bölünen ülkelerden biri ;ama konumu itibariyle oldukça şanslı bir ülke… Sadece Turizm gelirleri bile geçinmelerine yetiyor , konumu itibariyle ülkenin bir tarafı dağa bir tarafı denize dayanıyor. Çok şirin bir deniz ülkesi , Sveti Stefan özellikle jet sosyetenin son yıllarda gözdesi konumunda. Ada’nın ön kısmı dışardan baktığınızda görüntülenemiyor bu sebeple de özellikle paparazzilerden kaçmak isteyen ünlü yıldızların gözdesi haline geliyor. Karadağ’da Kotor kenti Dubrovnik’in bir küçük versiyonu gibi , çarşının içinde cafeler , publar ve şirin dükkanlar var. Sahildeki balıkçılar da çok güzel , balık yemeden dönmeyin derim ben… Gün batmadan otobüsümüz Kotor Körfez’inden dolaşıp geçti , karşılaştığımız manzaralar paha biçilemezdi…


  Cavtat

(Hırka:Burberry , Çanta:Louis Vitton, Kısa botlar:Twist)

Kuşbakışı Dubrovnik...

Vee Dubrovnik’in kapısından giriyoruz , işte Old Town :)

Old City’nin girişinde papağanlar karşılıyor bizi büyük bir sıcakkanlılıkla :)

Dubrovnik’in meşhur surları...

Old Town ve saat kulesi...





Surların üstünden enstantaneler...


Dubrovnik’te enteresan bir plaj :)

Surların içinde yaşam...

Sokak sanatçıları :)


Akdeniz kültürü hakim olduğu için özellikle deniz ürünleri ve pizzalar muhteşem :)

İşte Bosna’ya doğru gidiyoruz...

Bosna’da şelalenin yanında Boşnak kebabı ziyafeti :)

Meşhur Mostar köprüsü...

Mostar şehrinde çarşılar , bakırcılar , çok çeşitli hediyelik eşya bulmak mümkün...

(Tunik: Mango, Beyaz pantolon: Batik , spor ayakkabılar:Guess)

Evlenen çiftler mutlaka Mostar köprüsünün üstünden geçiyorlar , bu Bosna’lıların bir geleneği :)


Dediğim gibi Türk’leri çok seviyorlar, paramız çoğu yerde geçiyor.


Dubrovnik Old City’de ana mermer caddeyi kesen ara sokaklar :)

Bu da Karadağ sınırından bir kare...

(Sarı gömlek:Zara, gözlükler D&G)

Özellikle Jennifer Lopez’in ve ölmeden önce Michael Jackson’ın tercih ettiği Karadağ’ın ünlü Sveti Stefan adası... Paparazzilerin görüntü alamamasıyla adını tüm dünyaya duyuruyor... 

Karadağ’dayız , sahil kenarında salaş balıkçılar var...

Burda da Kotor şehrinin kapısından giriyoruz :)

İşte burası da Karadağ’da Kotor şehri , Dubrovnik’in bir küçük versiyonu gibi düşünebilirsiniz...

Kotor'da bir kilise...
Şanslı bir ülke Karadağ , bir yanı Montenegro dağına , bir yanı denize dayanıyor...

Kotor körfezinden bir enstantane... Sol yanımdaki doğal ada, diğeri de yapay ada...

Kotor körfezi yapay ada...

Bu da doğal ada...

Durovnik limanda çok hoş bir restaurant ; Poklisar...




 Dubrovnik’te Lopud adasının etrafında glass boat ile tur yaptık , yukarıda paylaştığım resimler ise objektifimize takılan görüntüler :)


Burası Oliva Restaurant , Old Town’da pizzalarıyla pek bir ünlü...

(Mavi gömlek: Nişantaşı By Sally)

(Çanta:Tory Burch, Mavi gömlek: Nişantaşı By Sally, Etek: Nişantaşı By Sally) 

Son olarak yine Dubrovnik Old Town'dan bir görüntü , bu oyuncak bebekler pek bir ünlü burada...